vrfB. Rüyada eşini namaz kılarken görmek o arkadaşından büyük yardımlar alacağına, çevresinden yükselen çatlak seslerin kesileceğine, sorunlarından ve sıkıntılarından yakında kurtulacağına, farklı iş alanlarına yöneleceğine, sağlam ve sarsılmaz bir makama oturacağına, garanti ve sürekli olacak başarı ve kazanç elde edeceğine, iftiraya ve haksızlığa uğrayacağına, kendini ve günahsızlığını ispat edemeyecek noktalara geleceğine, uzaktaki bir akrabadan çok güzel ve hayırlı bir haber alınacağına, hayırlı bir kısmetin bulunması ile birlikte dünyaevine girileceğine delalet eder. Sizi tamamlayabilecek veya yapmak istediğiniz şeylerde yardımı dokunabilecek kişilerle iletişim kurmalısınız. Rüyada namaz kılan eşini görmek fikir ve gönül birliği yaparak kendisini bertaraf etmek için uğraşacağına, yakın bir zamanda çocuk sahibi olunacağına, yaşanan kötü olayların unutulacağına ve hayallerin gerçekleştirileceğine işaret eder. Rüyada eşini namaz kılarken görmek duygusal kararlar vermek yerine her zaman aklı ile hareket edeceğine, kişinin eski kötü alışkanlıklarından kurtulup, iyi huylar edineceğine inanılır. Rüyada eşi namaz kılarken görmek sağlık problemleri içinde olacağına, geçmişte yaşadığı bir olaydan ötürü hayatında kötü ve zor bir dönem geçireceğine işaret eder. Rüyada namaz kılan biri görmek yılların emeğini ve birikimini de böylece kaybedeceğine, işini bırakıp ailesinin yanına dönmeyi düşüneceğine tabir olunur. Rüyada namaz kılan insanlar görmek endişe ettiği konularda çok güzel adımlar atacağına, çok büyük emek ile kazanılan makamların iade edileceğine alamet eder. Rüyada camiye namaz kılmaya gitmek olumlu gelişmelerle ve enerjisi yüksek kimselerle karşılaşacağına, borçlarının ve hastalıklarının çoğalacağına delalettir. Rüyada namaz kılmayı beklemek uzun bir süre yalnız kalmak isteyeceğine, üzüntülerin gideceğine delalettir. Rüyada namaz kılan kadınları görmek eline geçen fırsatları doğru bir şekilde değerlendirerek çok büyük kazanç elde edeceğine, işlerini yoluna sokmak için ortaya koyacakları çalışmadan çok büyük kazanç elde edeceğine alamet eder. Hayırlı Paylaş, Hayırlı Çıksın Bu web sitesi, size en iyi deneyimi sunabilmek için çerezler kullanır. Daha fazla bilgi için Gizlilik Politikası
Ezan ve Kamet, Lügat ta ezan; bir şeyi bildirmek, demektir. Şeriat ıstılahındaki anlamı ise “Belirli vakitlerde bir takım husüsi kelimelerle namaz vakitlerini bildirmektir.” Ezanın meşruiyeti Kur’an, hadis, ümmetin icmai ile sabittir. Binaenaleyh, bunun meşruiyetini inkara yeltenen veya ezanı hafife alan Dinden çıkar. EZANIN DİNDEKİ YERİ Ezan, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’in Medine’ye Hicret buyurduğu yıl Medine’de meşru kılındı, Dindeki yerini aldı. Şöyle ki “es-Salate, es-Salate Buyurun namaza, buyurun namaza” veya “es-Salatü camiatün Namaz toplayıcıdır, bir araya getiricidir” şeklinde çağrılar yapılırdı. Efendimiz, mescit-i saadetleri inşa edildikten sonra namaza çağrı hususunda yeni bir usul konulması için sahabeleriyle istişare buyurur. Bunun üzerine kimi — Ya Rasülallah! Namaz vakti gelince bir bayrak dikiniz, halk bayrağı görünce birbirine haber verir, Şeklinde bir teklif getirirler. Allah Rasülü teklifi beğenmez. Bir kısmı “Borazan çalalım” demiş. Rasülullah “Bu, Yahudilerin işidir” gerekçesiyle, bu fikri de beğenmemiş. Diğer bazıları “Çan çalalım,” demişler. Bu teklif de “Bu da Hıristiyanların işidir” buyurularak reddedilmiş. Bir başkası “Öyle ise ateş yakalım,” demiş. Bu teklif de, Kainatın Efendisi tarafından “Bu da Mecusilerin ateşe tapanların işidir” sözleriyle, yine ret olunmuş. Bu müşaverede bir neticeye yanlamadan, herkes evine dönmüş. Danışma meclisinde bulunanlardan ve Medineli Müslümanlardan Abdullah b. Zeyd el-Ensari görüşülen mevzuda bir karara yarılamadığı için üzülen Allah Rasülü’nün mahzunluğundan ötürü kendisi de tasalı bir halde yatmış ve rüyasında kendisine bir Melek, bildiğimiz ezan ve kameti öğretmiş. Sabahleyin rüyasını Allah Resul’üne anlatmış. O’nun ve daha başka sahabelerin gördükleri rüyalar vahiy yoluyla desteklenince bildiğimiz ezan, Dindeki yerini almıştır. Hatta Abdullah rüyasını nakledince, Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Hz. Bilal’e — “Ey Bilal! Kalk, Zeyd oğlu Abdullah sana ne söylerse öyle yap” buyurmuştur. Ebu Davud EZANIN FAZİLETİ Ezan okumanın ve dinlemenin faziletiyle ilgili bir çok hadis-i şerif vardır. Biz, teberrüken birkaçını yazıyoruz Allah’ın Rasülü buyuruyor —”Halk, ezan okumak ile ilk saftaki fazileti bilselerdi ve sonra da ezan okumak ve ilk safta yer almak için kur ’a çekmekten başka çare bulamasalardı, elbet Kur’a çekerlerdi. Namaza erken gitmekteki fazileti üstün değeri bilselerdi, yarış ederlerdi. Yatsı ile Sabah Namazlarındaki bereketleri bilselerdi, emekleyerek de olsa namazlara gelirlerdi. Buhari-Müslim Allah’ın Rasülü buyuruyor “Namaz için nida olunduğunda ezan okunduğunda Şeytan, ezam işitmemek için arkasını dönerek yellene yellene kaçar. Ezan bitince döner. Namaz için kamet edilince yine arkasını dönüp kaçar. Kamet bitince yine döner, kişi ile nefsi arasına girerek vesvese verir fitler; falan şeyi hatırla, filan şeyi anımsa, diyerek namaz öncesi hatırda olmayan şeyleri hatırlatır. Öyle ki adam, kaç rekât kıldığını bilmez olur.” Buhari “Ezan ile kamet arasında yapılan dua geri çevrilmez.” EZANI OLUŞTURAN KELİMELER ”Allahü Ekber. Allahü ekber. Allahü Ekber. Allahü Ekber. Eşhedü enla ilahe illellah. Eşhedü enla ilahe illellah. Eşhedü enne Muhammeden Rasülullah Eşhedü enne Muhammeden Rasülullah. Hayya ale’s-salah. Hayya ale’s-salah. Hayya ale’Ifelah. Hayya ale’l-felah. Allahü ekber. Allahü Ekber. La ilahe illellah.” Manası “Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Tanıklık ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Tanıklık ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Tanıklık ederim ki; hiç şüphesiz Muhammed, Allah’ın Peygamberidir. Tanıklık ederim ki; hiç şüphesiz Muhammed, Allah’ın Peygamberidir. Haydi namaza. Haydi namaza. Haydi kurtuluşa. Haydi kurtuluşa. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka ilah yoktur.” Sabah namazlarında, ikinci “Hayya ale’l-felah” cümlesinden sonra iki defa ”es-Salatü hayran mine’n-nevm Namaz, uykudan hayırlıdır” cümlesi söylenir. Kamet de ezanı oluşturan kelimelerden meydana gelir. Yalnız, kamette ikinci “Hayya ale’l-felah” cümlesinden sonra iki kere Kad kameti’s-salah Namaz başladı, namaza duruldu” anlamındaki cümle söylenir. ALLAH RASÜLÜ’NÜN, BEŞ VAKİT NAMAZI HAYKIRAN MÜEZZİNLERE MÜJDELERİ Rasülullah sallallahü aleyhi ve sellem buyuruyor “Müezzinle, sesinin vardığı yer arasında bulunan insanlardan, cinlerden ve diğer varlıklardan O’nun sesini duyanlar, muhakkak Kıyamet Günü O’nun lehinde şehadette bulunurlar. Buhari . Rasül-i Ekrem Efendimiz buyuruyor “Bir müezzine, ezanını duyarak kendisiyle birlikte namaz kılanların sevablarının aynısı verilir.” Efendimiz buyuruyor “Kıyamet Günü, insanların en uzun boyluları müezzinlerdir.” Buhari Ezan ve kamet hakkında bazı meseleler Ezan ve kamet, beş vakit namaz ile Cuma Namazları için meşru kılınmışlardır ve erkeklere has birer sünnettirler. Ezan ve kamet, vaktin sünneti değil namazların sünnetidirler. Bunun için kazaya kalmış namazlar kaza edilirken ezan okunur, kamet getirilir. Vakit girmeden okunan ezanın yeniden okunması icap eder. Ezanda ve kamette kelimelerin gayet net olması, kelimeleri anlaşılmaz hale sokan bir takım iniş ve çıkışlardan kaçınılması gerekir. Bu tür okuyuşlar tahrimen mekruhtur. “Hayya ale’s-salah” ile “Hayya ale’l-felah” cümleleri hariç diğer kelimeleri çekmekte normal ölçüler aşılmamalıdır. Ezanda müstakil her cümlenin arası fasıl edilir. Yani bir cümle okununca diğer cümleye geçilmeden biraz beklenir. Buna “teressül” denir. Örneğin “Allahü Ekber” bir cümledir, bu cümle telaffuz edilince, biraz durulur, sonra ikinci kez söylenecek “Allahü Ekber” cümlesine geçilir. Kamette teressül yapılmaz, cümleler peş peşe söylenir. Ezan ve kamet Kıble ye yönelinerek okunur. Ancak müezzin “Hayya ale’s-salah” cümlesini söylerken başını sağa; ”Hayya ale’I-felah” derken de sola çevirir. Müezzin ezanı minarede okuyorsa, ezana Kıble ye dönerek başlar. ’’Hayya ale’s-salah” cümlelerine gelince, şerefenin sağma; “Hayya ale’I-felah” cümlelerine gelince de şerefenin soluna geçerek burada söyler. Ezan ve kamette kelimelerin yerleri de değiştirilmez. Ezan okunurken, kamet getirilirken başka işle meşgul olunmaz, konuşulmaz. Müezzin ezan okurken şehadet parmaklarını kulaklarının deliğine koyar, bu mendübtur. Fakat kamet getirilirken koymaz, bu mendüb değildir. Ezan ve kamette tekbirlerin ve diğer cümlelerin sonlan sakin bırakılır sessiz harf durumuna sokulur. Mesela “Allahü Ekber. Allahü Ekber.” denir. Sünnet olan budur. Eğer tekbirler vasledilirse “ra’lara” fetha hareke verilir. Çünkü bu durumda, kendisine hemzenin harekesi nakledilmektedir, hemzenin harekesi ise üstündür. Doğru olmamakla birlikte şayet vasi ulama yapılırsa, “Allahü Ekberullahü Ekber” şeklinde değil de “Allahü Ekberallahü ekber” biçiminde söylenir. Ezan yüksek bir yerde okunmalıdır. Bu Sünnettir. Cemaatle kılınan bütün farz namazlar için ezan ve kamet gereklidir. Yalnız Cenaze Namazı aslında dua mahiyetinde bir namaz olduğundan, cemaatle kılındığı halde ezansız ve kametsiz kılınır. Cuma günü Öğle vakti iki ezan okunur Dış ezan ve iç ezan. Bu ezanlardan muteber olan iç ezandır. Dışarıda alış-veriş yapmanın yasaklığı bu ezanla başlar. Dış ezan, Osman radıyallahü anh’in döneminde ihdas olunmuştur. Müslümanlar çoğalınca Hz. Osman Cuma Namazının kılınmak üzere olduğundan haberdar etmek için dışarıda yüksekçe bir yerde ezan okunmasını ferman buyurmuştur. İstanbul’da bazı selatin camilerinde yapıldığı gibi ezandan sonra “Vakt-i salah haydi namaz vakti, namaza hazır olun” gibi ilanların bir sakıncası yoktur. Ezan ile kamet arası fasletilmeksizin ezandan sonra hemen kamet getirilmesi mekruhtur. Bunun için, akşam Namazları dışındaki namazlarda ezanla kamet arasında en azından 12 ayet okunacak şekilde beklenir. Yahut 2 veya 4 rekât Nafile kılınır. Akşam Namazlarında 3 ayet okunacak kadar bir süre beklenir. Geçmiş farz namazlarını bir arada kaza edecek Müslüman, bir defa ezan okur ve kaza edeceği her farz için ayrı ayrı kamet getirir. Sabah ezanını vaktinden önce okumak İmam Ebu Yusuf’a göre caiz ise de, yine de iadesi gerekir. Ezam Arapça ifadeleriyle okumak gerekir, Türkçesi ezan yerine geçmez. Kamet de böyledir. Ezanın tercümesiyle okunacağı hususunda herhangi bir zorlama karşısında Müslüman, ezanı .asıl ifadeleriyle içinden kendi kendine okur. Kamet için de durum aynıdır. Evinde, işyerinde ve benzeri mahallerde tek başına namaz kılan Müslüman kamet getirmeden farzını kılabilirse de kamet getirmesi daha faziletlidir. Ama bu gibi yerlerde cemaat olunarak namaz kılınırsa kamet getirilmesi gerekir. Güzergahlarında ezan ve kametin ifa edildiği yerleşim merkezleri bulunmayan yolcuların ezan ve kameti birlikte terk etmeleri mekruhtur. Ama ikisinden biri yerine getirilirse bu kerahet kalkar. Bir sahrada, bir arazide bulunan kişilerin ezan okumadan cemaatle namaz kılmalarında kerahet yok ise de kameti terk etmeleri mekruhtur. Resmi veya gayr-i resmi görevli imam ve müezzin bulunmayan mescitlerde cemaat olan her grubun ayrı ayrı ezan ve kamet getirmeleri daha iyidir. Kamet getirilirken camiye giren kimse hemen oturur, ayakta durarak kamet in bitmesini beklemez. Müezzin “Hayya ale’lfelah” deyince kalkar. Yalnız burada şöyle bir fark vardır Kamet getirmekteki şahıs imamlığı da yapacaksa veya kamet yapılırken imam henüz gelmemiş ise, cemaat ayağa kalkmaz, namaza başlanacağı sıra kalkarlar. Müezzin kamet getirirken yürümez. Şayed namazı da kendisi kıldıracaksa, bu takdirde, “kad kameti’s-salah” derken namaz kıldıracağı yere doğru yürür, bunda bir sakınca yoktur. EZAN VE KAMETTE YAPILMASI MEKRÜH OLAN HAREKETLER 1 Ezan okumakta olan müezzinin konuşması, hatta selam alması ve selam vermesi mekruhtur. 2 Sarhoşun, büyük günahları işleyenlerin, kadının ve oturduğu yerde ezan okuyanın okudukları ezanlar kerahetle caizdir. 3 Cünüp olanın ezan ve kameti mekruhtur. Ezanın yeniden okunması icap ederse de kamet in iadesi icap etmez. Abdestsiz ezan okumak mekruh değildir, fakat kamet getirmek mekruhtur. Aklı kemale ermemiş çocuğun ezanı iade edilir. 4 Delinin, bunamışın ve aklı kemale ermemiş çocuğun okuduğu Ezan-ı Muhammedi yeniden okunur. 5 Cemaat için okunan ezan ve kameti herkesin duyacağı bir sesle okumak şarttır, aksi takdirde iadesi gerekir. Ama kişinin kendi başına kılacağı farzlarda, bu şart bahis konusu değildir. 6 Vasıtadaki yolcunun, vasıtada ezan okuması mekruh değildir. Lakin kamet getirmek için vasıtadan inmesi gerekir. Ama misafir olmayanların vasıtalarda ezan okumaları mekruhtur. Bununla birlikte okudukları ezanın iadesi gerekmez. 7 Daha önce ezan ve kamet getirilmemiş bir camide, ezan ve kamet getirilmeden kılınan farz namaz kerahetle caiz olmuş olur. 8 Bir kaç vaktin kazasını bir arada yapacak kimsenin ezan ve kametleri kendinin duyacağı bir sesle yapması daha iyidir. 9 Kamet getiren kimse; kametten sonra Sünnet kılsa, yeniden kamet getirmez. Soru İmam, getirilen kameti duymazsa, kamet ’in iadesi gerekir mi? Cevap Hayır gerekmez. İmam, kamet alındıktan sonra camiye girse kameti duymamış olsa bile – yeniden kamet getirilmez. 10 Kamet ile ezan arasında yemek, içmek ve yıkanmak gibi bir iş yapıldığında, kametin yeniden getirilmesi icab eder. Soru Cuma Namazını kılamayan kimse, Öğleyi kılarken kamet getirir mi? Cevap Cuma Namazını kılamayan kimse; onun yerine Öğle Namazını kılacağında, ezan okumaz, kamet getirmez. 11 Müezzinler, kamet e başlama hususunda daimi cemaatin durumunu nazara alırlar. Soru Vaktin namazı cemaatle kılınmış bir camide; ikinci bir cemaat oluştuğunda, bu ikinci cemaati oluşturanlar kamet getirirler mi? Cevap Bir camide ezan ve kametle vakit namazı eda edildikten sonra, aynı camide aynı vaktin farzı gerek yeni bir cemaatle veya tek başına kılındığında ezan okunmaz, kamet getirilmez. Çünkü Cumadan başka bir farz için birden fazla ezan ve yine bir vaktin farzı için aynı yerde birden çok kamet meşru değildir. Önceden okunan ezan ve getirilen kamet bilahare orada namaz kılacaklar için de geçerlidir. 12 Ezan ve kamette “Allahü Ekber” cümlesi söylenirken “A“ sesli harfinin uzatılarak “Aaallahü” diye okunması küfürdür. Çünkü, bu durumda bir soru edatı meydana gelmiş olur. Yani “Allah mı her şeyden büyüktür?” gibi bir manayı içerir. Bu bakımdan, ezan cümlelerini telaffuz etmeyi çok iyi öğrenmeliyiz, öğrenimini savsaklamamalıyız. Yine “Ekber” kelimesini de “Ekbaar” şeklinde çekmek de çok büyük hatadır. MÜEZZİNLERDE BULUNMASI GEREKEN VASIFLAR Yukarıda açıkladığımız şartlar çerçevesinde Sünnet e uygun şekilde ezan okunması ve kamet getirilmesi için müezzinlerin bir takım vasıflara sahip olmaları icap eder. Çünkü Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, bir hadis-i şeriflerinde “Sizler için seçkinleriniz ezan okusun” buyurmuşlardır. Bu vasıflar şunlardır 1 Müezzinin aklı başında Müslüman bir erkek olması lazımdır. Kadınların ezan okumaları mekruhtur. 2 Müezzinin heybetli ve vakarlı olması gerekir. Ki cemaate devam etmeyenleri gerektiğinde azarlayabilsin. 3 Müezzin takva sahibi, Allah’ın emirlerini uygulayıp yasaklarından kaçman Salih kişi olmalıdır. 4 Ezanın ve kametin Sünnetlerini bilmelidir. 5 Derühte ettiği vazifeyi savsaklamamalıdır. 6 Vazifesinde Hakk’ın rızasını gözetmelidir. 7 Ezanı ve kameti Sünnet e uygun şekilde yerine getirmeye son derece titizlik göstermelidir. 8 Ezan ve kamette hatıra, gönüle bakmamalı, Sünnet e uygun şekilde ezan okumayanlara ezan okutmamalı, kamet getirtmemelidir. EZANI DUYANLARIN VAZİFELERİ Ezan, mübarek Dinimizin müstesna bir nişanesi olduğundan, kendisine gerekli ihtimamı göstermek Dini bir vecibedir. Bunun içindir ki Sünnet e uygun şekilde okunan bir ezanı huzur ve huşu içinde dinleme ve müezzinin sözlerini tekrar etmek konusunda Fıkıh kitaplarımızda müstakil fasıllar vardır. Birisi Kur’an okurken ezan okunmaya başlansa, Kur’an’ı kesip ezanı dinler, müezzinin sözlerine icabet eyler. Bu icabet şu şekilde olur Müezzin “Tekbir” cümlelerini söyleyip bitirdikten sonra ezanı dinleyen de aynı cümleleri söyler. Müezzin “Şehadet” cümlelerini söyledikten sonra dinleyen de aynı cümleleri tekrar eder. Müezzin “Hayya ale’s-salah” ve “Hayya ale’l-felah” cümlelerini söyleyince, dinleyen de “La havle vela kuvvete illa bilIahi’I-AIiyyi’l-Azim Günahtan dönmek ve ibadete yönelmek yalnız ve yalnız Allah’ın yardımıyla mümkündür.” mealinde olan ve bir hadisten alman kelimeleri söyler. Müezzin Sabah ezanında; “es-salatü hayrun mine’n-nevm Namaz, uykudan hayırlıdır.” cümlesini söyledikten sonra, dinleyen “Sadakte ve berirte Doğru söyledin, iyi yaptın” anlamındaki cümleyi veya “Maşaallahü kane ve ma lem yeşe’ lem yekün Allah’ın dilediği olmuş, dilemediği olmamıştır.” Mealindeki cümleyi söyler. Ezanı dinleyen kimse, ezanın bundan sonraki cümlelerini müezzin söyledikten sonra aynen tekrarlar. Ezanın şehadet cümleleri okunurken parmak uçlarını öpüp gözlere sürmek Müezzin, “Eşhedü enne Muhammede’r-Rasülullah” cümlesinin ilkini söylediğinde, ezanı dinleyen aynı cümleyi tekrar ettikten sonra “Sallallahü aleyke ya Rasülallah Allah, sana rahmet etsin ey Allah’ın Peygamberi.” der. Müezzin ikinci kere “Eşhedü enne Muhammede’rRasülullah” dediğinde, dinleyen yine aynı cümleyi tekrar ettikten sonra “Karrat ayni bike ya Rasülallah Gözüm, seninle aydınlandı ey Allah’ın Peygamberi.” der ve her iki durumda da baş parmaklarının tırnaklarını yahut şehadet parmaklarının uçlarının iç taraflarını öperek gözlerine sürer. Bunları yapmak müstehabtır. Hatta, parmaklarını gözlerine sürerken bunlara ilaveten “Allahümmahfaz ayneyye ve mevvirhüma Allah’ım! Gözlerimi koru, onları aydınlat.” diye dua etmesi de yerinde olur. Parmak uçlarını öpüp gözlere sürmek kamette yapılmaz, bu ezana has bir keyfiyyettir. Maalesef halk mes’eleyi yanlış bellemiş, ezanda değil kamette yapıyorlar ve dolayısıyla müstehab için va’d edilen sevabtan – belki de – mahrüm kalıyorlar. Çünkü sevab vesilesi olan hareketler asıllarma uygun şekilde icra edildiklerinde bir mana ifade ederler, aksi halde anlamlarını yitirirler. Her şeyde ölçü şarttır. Ezandan sonra okunan dua Müezzin ezanı okuduktan sonra gerek kendisi ve gerekse ezanı dinleyenlerin “Vesile” duasını okumaları Sünnettir. Bu duayı okuyanlara, Allah’ın Rasülü muhakkak şefaat edeceğini va’d buyurmuştur. Vesile duası diye anılan ve bizzat Peygamberimiz tarafından ta’lim buyurulan dua şudur Vesile Duası “Allahümme Rabbe hazihi’d-da’veti’t-tammeti ve’s-salati’lkaimeti ati Muhammedeni’I-vesilete ve’l-fazilete veb’ashü makamen mahmüdenillezi veadteh.” Manası “İlahi! Ey şu da’vetin ezanın ve kılınmak üzere olan namazın Rabbi. Muhammed’e vesile derecesini ve fazileti ver. O’nu kendisine va’d buyurduğun övülmüş makama en büyük şefaat makamına eriştir.” Cünüb ve abdestsiz kimseler de müezzinin ezanına – yakanda tarif ettiğimiz şekilde – icabet ederler. Ancak adet görmekteki kadınlarla lohusa halindeki kadınlar müezzine icabet etmezler, ezana hürmeten huzur ile dinlerler. Ulemadan bazıları, ezan okunurken insanların sözlerini kesmemelerinde bir sakınca olmadığını savunmuşlardır. Soru Bugün hoparlör teşkilatı yaygın olduğundan, bazen muhitimizin camilerinde ezan başlamadan, uzak yerlerden ezan sesleri duymaktayız; bu durumda ne yapacağız? Uzaktan gelen ezan seslerine mi icabet edeceğiz, yoksa muhitimizdeki ezanı mı bekleyeceğiz? Cevap Bu gibi durumlarda, bulunduğumuz yere en yakın olan cami nazara alınır, orada ezana başlanınca biz de – yukarıda açıkladığımız şekilde – müezzine icabet ederiz. Eğer çevremizde yakınlıkları eşit camiler varsa bunlardan ezana önce başlanılan caminin ezanına icabet eyleriz. Soru Kazaya kalmış namazlarım var, bir kolaylık olsun diye her vaktin namazı ardından o vakte ait bir Kaza Namazı kılmak istiyorum, yeniden ezan okumam gerekir mi? Cevap Kazanızı camide kılıyorsanız, ezan okumanız gerekmez; yalnız kamet getirirsiniz. Ama caminin dışında başka bir yerde kaza ediyorsanız, bu takdirde duyacağınız bir ses ile kendi kendinize ezan okumanız icab eder Soru Yeni doğan çocukların kulaklarına ezan okumanın İslamda ki yeri nedir? Cevap Yeni doğan bir çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunması mendübtur. Soru Felaketler karşısında ezan okumanın İslamdaki yeri nedir? Cevap Bir yangın felaketi karşısında, harbe başlama anında, uzun yolculuğa çıkanın ardından ezan okumak mendübtur. Gamlı, tasalı ve sar’alı kimselerin kulaklarına da ezan okumak mendübtur. Soru Bazı yörelerde mesela; Erzurum ve civarında müezzinler ezandan sonra yüksek sesle Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’e salat ü selam getiriyorlar, bu Sünnet ’e aykırı mıdır? Cevap Hayır, kesinlikle ay kın değildir. Hatta kabil olsa da bu uygulama ülkenin her tarafında tatbik edilse. Zira Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem Müezzinin sesini duyduğunuzda, siz de O’nun söylediklerini söyleyiniz, sonra da bana salavat getiriniz» buyurmuştur. Allah Resülü’nün …sonra da bana salavat getiriniz.» ifadesi; müezzinleri de, dinleyenleri de kapsamına alır. Binaenaleyh salavatın gizli getirileceği hususunda Şer’i bir delil de olmadığından, müezzinlerin ezandan sonra ma’ruf ölçüde yüksek sesle salavat getirmeleri pek yerinde bir hareket olur. Kerahet Vakti
Rüyanın Özeti Rüyada namaz kıldıktan sonra ezan okunması aksiliklerin ortadan kalkacağına, çok güzel ve hayırlı rızıklar elde edileceğine, kendi işini kuracağına, maddi olarak çok rahat edeceğine, korkularının, endişelerinin, hastalıklarının son bulacağına, sahip olduğu malın miktarında artış yaşanacağına, bolluğun ve bereketin geleceğine alamet ettiğine inanılır. Rüyanın Geniş Tabiri Rüyada namaz kıldıktan sonra ezan okunması hayal ettiği şeylere kavuşacağına, koltuğunun yükseleceğine, aksiliklerin ortadan kalkacağına, hedeflerine yürürken kendisinden emin şekilde hareket edeceğine, ailesi ve kendini seven kişiler sayesinde moral bulacağına, güzel, sürpriz ve müjdeli olaylar yaşayacağına alamet ettiğine inanılır. Rüyanın anlamına göre duygularını ve düşüncelerini çok daha rahat ifade edeceğine, çok güzel ve hayırlı rızıklar elde edileceğine, içindeki sıkıntının ve ağırlığın ortadan kalkacağına, alacağı başarıların tatmin ve memnun olmasına yeteceğine, her zaman aile içindeki desteği ve birliği koruyacağına, her isteklerinin yerine geleceğine işaret ettiği söylenir. Rüyada namaz kıldıktan sonra ezan okunması zaferlerle ve başarılarla dolu bir çalışma hayatı olacağına, sıkıntılarını ve sorunlarını kafasından silip atacağına, zorlukların ortadan kaldırılacağına, kendi işini kuracağına, maddi olarak çok rahat edeceğine, kırgınlık yaşanan bir kişinin özür dileyeceğine, yeni anlaşmalar yaparak, farklı iş alanlarına yöneleceğine tabir olunur. Rüya yorumları kitabına göre korkularının, endişelerinin, hastalıklarının son bulacağına, kısa vadede olmasa bile uzun vadede büyük maddi kazanç sağlayacağına, zarar görülen bir kişinin hayattan uzaklaştırılacağına, sorunlu ve sıkıntılı dönemlerden yara almadan kurtulacağına, hayatının daha keyifli hale geleceğine, her zaman yepyeni fırsatlar ile karşılaşılacağına alamettir. Rüyada namaz kıldıktan sonra ezan okunması sahip olduğu malın miktarında artış yaşanacağına, neşesinin ve sağlığının yerine gelmesine vesile olacak kısmetler alacağına, önemli bir şahsiyet olacağına, yaşanan sıkıntılı durumlardan yakın bir zaman içinde kurtuluşa erileceğine, çok hayırlı gelişmeler ile karşılaşılacağına, çok büyük ve hayırlı gelişmelerin ortaya çıkacağına ve ileride yaşanacak çok daha kötü olayların önüne geçerek çok daha zorlaşmasını engelleyeceğine, karanlık geçen bir dönemin sona ereceğine alamet ettiği söylenir. Ulemaya göre alınacak olan başarılar sayesinde çok saygı duyulacağına, aile hayatında sevinileceğine, huzura erileceğine, zenginliğe kavuşulacağına ve gayrimenkul işine girileceğine, bolluğun ve bereketin geleceğine, mutlu ve huzurlu bir yuvaya, iyi ve anlayışlı bir eşe ve hayırlı evlatlara sahip olacağına rivayet etmektedir. Genel anlamıyla Rüyada okunması gönül hoşluğu ve esenliği yaşayacağına, sevdiği kişilerin vereceği destek ile çok büyük mutluluklar yaşayacağına, hayallerinin birer birer gerçekleşeceğine, yaşam hevesinden ve yarına dair umutlarından hiçbir şey kaybetmeyeceğine, iş hayatında ortaya konulan çalışmaları ve gerçekleştirilen projeleri kıskanan kişilerin yenilgiye uğratılacağına, sahip olmak istediği her şeye fazlasıyla sahip olacağına delalet ettiği söylenir. Devamını Oku …
Halvetiyiz biz erenler Nişansızlık nişanımız Soyumuz İbrâhim soyu Muhammed pirimiz bizim Ey aşıklar ey garipler Bu diyar hangi diyar Kerbeladir gam yüklüdür Kan gölüdür bu diyar Cemal yolu bulunur Allahı zikretmekle Resulullah bilinir Daim tevhit etmekle Aşık olan söz eylemez Aslına yalan söylemez Söz veripte geri dönmez Muhammede bak ibret al Söyledin özünde ara kendini Özünde gizlidir senin Muhammed Sözünde anlattın bize tevhidi Özünde gizlidir senin Muhammed Açılınca güller dalda Bülbüller ötüyor onda Hasan Hüseyinim gonca Kokulmuyor Muhammedsiz Cemalini seyredince Resulullah kim bilince Ehlibeyit söylenince Yanıyorum cemaline Güzel aşık cevrimizi Çekemezsin demedim mi Bu bir rıza lokmasıdır Yiyemezsin demedim mi Gel aşıklar gel arifler Gel Muhammedi bulalım Ey dost yolunda sadıklar Gel Muhammedi bulalım Previous Next Rüyada Mezarlıkta Ezan Okunması Görmek Rüyada mezarlıkta ezan okunması görmek kötü ve sorunlu bir dönemden geçeceğine, hanımının güzel ahlaklı olmasına evli bir kişi içinse eşinin bahsi edilen şekilde olduğuna ve onunla güzel, eğer bekarsa, sorunların kısa süre içinde çözüme kavuşacağına, kısmetinin açılacağına ve aile hayatının çok güzel bir şekilde ilerleyeceğine, deneyimsiz kişilere her zaman fikir olarak destekte bulunup, bu sayede sorunun kısa bir zaman içinde biteceğine, tabir olur. Ayrıca rüyada mezarlıkta ezan okunması görmek işlerinin tersine dönüp, unuttuğu birçok duyguyu bu kişi ile tekrar hatırlayacağına, allah’ın lütuflarını bulacağına, lezzet, küçük haberler alarak dayanma gücünü artıracağına ve bu dönem boyunca hak yolundan hiçbir şekilde ayrılmadan, dertlerinin dermanına kavuşacağına, yorumlanır. dirayetli davranışlarının meyvelerini de kısa zaman sonra almaya başlayacağına tabir edilir. maddi ve manevi olarak çok büyük zararlara uğrayacağına ve büyük bir dedikoduya malzeme edileceğine delalet eder. kazancının da azalacağına alamet eder. iş hayatında çok büyük projeler gerçekleştirileceğine yorulur. Dini olarak rüyada mezarlıkta ezan okunması görmek tabiri Dini olarak rüyada mezarlıkta ezan okunması görmek hayatı boyunca kısmetinin açık olacağına, sıfırdan başlanan işte herkesi şaşırtacak kadar iyi bir mevkiye gelineceğine, çok büyük ve hayırlı çalışmalar gerçekleştireceğine, rakiplerine kızmasına ve onlarla arasına duvar örmesine sebep olan davranışları huy edineceğine, sevinçli haberler alacağına ve bol eğlenceli, hayatına bolluğun ve bereketin geleceğine, uzun süre bu kara günlerin etkisinde kalacağına ve acısının da kolay kolay dinmeyeceğine, ortak olarak girilen bir işte çok zarar edileceğine, delalet eder. Psikolojik olarak rüyada mezarlıkta ezan okunması görmek yorumu Psikolojik olarak rüyada mezarlıkta ezan okunması görmek işleri bozmak isteyenlere üstünlük sağlanacağına, para kazanma konusunda hep rahat olunacağına, hayatın kendisine sunacakları karşısında herşeyi sil baştan yaşama yoluna gideceğine, hayırlı ve güzel günler göreceğine, nankörlük, büyük kazançlar elde ettiği işi bıraktığında ister istemez büyük bir maddi zarara uğrayacağına, sevdiği kişiler ile kuracağı ortaklık sayesinde kendisini çok rahat hissedeceğine ve mutlu olacağına, KONULARDA RÜYA TABİRLERİ ESERLERİMİZ SON EKLENENLER GÜNÜN AYETİ Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.BAKARA- 153 ÖZLÜ SÖZLER Ezeli ervahta nur-u Muhammedi ile beraber olmaya halvetilik denir. Adem "ben hata yaptım beni bağışla " dedi, İblis ise" beni sen azdırdın" dedi ya sen!... sen ne diyorsun? Edep, söz dinlemek ve gönle sahip olmaktır. Güzelliğin zekatı iffet ve edeptir. Hz. Ali Zeynel Abidin oğlu Muhammed Bakır'a "Ey oğul, fasıklarla cimrilerle yalancılarla sıla-i rahimi terk edenlerle arkadaşlık etme." diye buyurmuştur. Kemalatın bir ölçüsü de halden şikayet etmemektir. En güzel keramet gönlü masivadan arındırmaktır. Alem-i Berzah insanın kendisidir. Zahir ve batının karşılığı aşk-ı sübhandır. Mutaşabih ayetler ledünidir. Ölüm ve cehennem korkusu Hak'ka dost olmayanlar içindir. Şartlanmalardan ve önyargılardan arınmadan kimse masum olamaz. Uzlaşmak için bahane arayan düşman zıtlaşmak için bahane arayan dosttan daha iyidir. Baki hakikatler fani merkezli inşa edilemez. Her zorluğun çözümü sevgidir. Allah var gayrı yok sevgi var dert yok. Allah de ötesini bırak. Sorunları erteleyen ve örten değil çözüm üretip sorunları çözen olmalıyız. Kişinin irfanı kemalatı nispetinde şeytanı da nefsinin şiddetinde olur. Kötü huylardan kurtulmanın en keskin yolu ilahi aşka yanmaktır. Mücevherden sarraf olan anlar, başkası bilemez. Ne fark eder kör için elmas da bir, cam da bir. Eğer sana bakan kör ise sakın sen kendini cam sanma.Mevlana Kendini oldum ve doğru zannedenler kendileri gibi düşünmeyenlerden rahatsız olurlar. Eflatun'a dediler ki "Ne kadar çok çalışıyorsun". O da dedi ki "hayır ben sevdiğim işi yapıyorum" Allah kuluna sevdirdiği her işi kuluna kolaylaştırır. Kurtuluş hidayete tabi olanlar içindir. Selam olsun hidayete tabi olanlara. Tevhid-i Ef-al meratibi ihvanın kendi gerçeğine seyir haritasıdır. Kişi ilk önce kendisinin arifi olacak ki Rabbinin arifi olabilsin. İnanmak başka şey, teslim ve tabii olmak başka şeydir. Kalıcı dostluklar edinin. İhvan gibi yaşa, gerisine karışma. Mutlu insan başkalarının mutluluğu için yaşayandır. İslam dini istişare esaslıdır. Allah için affet, Allah için paylaş. İhvanlığını işine göre değil, işini ihvanlığına göre ayarlayacaksın. Kul, iradesini Allah’a teslim edendir. Hakk'ı hatırladığımız unuttuğumuzdan fazla olsun. "Olacağım" diyene engel yok, "olmayacağım" diyene bahane çok. Ben merkezli değil, biz merkezli olun. Dervişçe yaşamak, tevhitçe yaşamaktır. Yaptığınızı azimle yapın, hırs ile yapmayın. Kullukta devamlılık esastır. Önce emin insan olmalıyız. Derviş, halinden belli olmalıdır. Beşeriyet kemalâtın hammaddesidir. Mükemmeliyet istikamette daim olmaktır. İnsanın cismi arza, ruhaniyeti semaya mensuptur. Yaradılış farziyetimiz hakkı bilmektir. Hakk'ı tanımanın ön şartı Resulûllah’ı tanımaktır. İnsanın sırrında Allah’ın sonsuzluğu vardır. Kulluğa bahane yok değer üreteceksiniz. Şikayet, Mevla’ya hürmetsizliktir. Kulluk adına yapmadıklarımıza hiçbir bahane geçerli olmayacak. Bu âleme kavga için gelmedik. Telkin öncelikle bizim nefsimize olmalıdır. İnsan, Allah’ın sırrı Allah da insanın sırrıdır. Varlığımızın sebebi zuhuru, Cenab-ı Resulûllah’tır. Kullukta teslimiyet “Rağmen” olmalıdır. Kazası olmayan tek şey hayatımızdır. Sevgi dışındaki bütün hallerde zorluk vardır. Nefsinde mevsimi hazan olanın, gönül mevsimi bahar, Ahireti bayram olur. Hayat yaşamak, yaşamaksa sevmektir. En güzel keramet istikamet üzere olmaktır. Kişinin Rabbini tanıması için kendini tanıması lazım. Hakk’ı ancak Mirat-ı Muhammet’ten görebiliriz. İnsanı Hakk’ta sonsuzlaştıran ve yaşatan, sevgidir. Sevgi bütün yaratılanların varoluş mayasıdır. Sevgisiz olan her mekân ve mahâl mundardır. Sevgi Allah için yanmak ve olmaktır. Allah’ın ve Resulullah’ın sevgisi ile yanmayan gönül hamdır, ahlâttır. Hakikat ehlinin sermayesi aşk-ı sübhandır. Talepte kararlılık, kararlılıkta da sabır esastır. Sabır, sadrın genişliği kadardır. Sadır genişliği ise; kabulümüz, sevgimiz kadardır. Kamil insan demek;Bütün duygularda,düşüncede ruhta olgunlaşmış insan demektir., Dervişân, Mürşidinin eşiğinde sadık olduğu sürece, farkında olsa da olmasa da tekamül halindedir. Kim ki Allah’ı ciddiye almaz ise; Allah o kimseyi ciddiye almaz. Hakkı görmeyen gözler amadır. Gayret olmadan kişinin ulaşacağı hiçbir âliyet olamaz. Kendi gerçeğimize yol bulmak için arz üzerinde var olan bütün mevcudiyetten istifade edeceğiz. Bu fırsat âleminin bir tekrarı daha yoktur. Hiçbir oluşum kendi halinde, kendi başına müstakil değildir. İhvan isek bir iddianın sahibiyiz demektir. İhvanın kemâlâtı, olgunluğu, karşılaşmış olduğu olumsuz tecellilere verdiği tepkilerle ölçülür. Kişi muhatabı ve müdahili olmadığı hiçbir meselenin şahidi olamaz. Herkes kazanımlarını kayıplarını tespit etsin ki şuurlu bir hayat yaşayabilsin. Birebir uyarılar insanı daha çok uyandırır. Bütün canlılara dostça yakın olmalıyız. Tekâmül için her anı yeniden yaşamak , her anın yeniden talibi olmak zorundayız. Gayret etmeyen kişiden Kâmil insan olmaz. Ehl-i talip bu Kâinatın özelidir, özetidir. Kul, hizmeti kadardır. Kul, sevgisi kadardır, Kul hoş görebildiği kadardır. Kul feragat edebildiği kadardır. Kul paylaşabildiği kadardır. Ehl-i ihvan’ın sevgisi Rabbi’nin sevgisi, meşguliyeti Rabbi’nin meşguliyeti olmalıdır. Her an Rabbi ile meşgul olanın, muhatabı Rabbi olur. Güzel bakmalı, güzel konuşmalı, güzel dinlemeliyiz. Hayırları geciktirdiğimiz zaman şerre dönüşür. Şerleri geciktirdiğimiz zaman hayra dönüşür. İhvanın irşad olmasının ön şartı teslimiyattır. İlmen yâkinlik; bilmek ve kabul etmektir. İhvan telkin edileni yaşadıktan sonra Hakkel yâkina ulaşır. Kul, Rabbini ne kadar ciddiye alırsa, Rabbi’de onu o kadar ciddiye alır. Rahman’ın sevgilisi olmak gönlü cenab-ı Resulullah’a yönetmek ve tabi olmakla orantılıdır. İhvan, kendi özünde kâmil duruşa ulaşırsa, onda bir değil de nice esmanın açılımı, nice sıfatın inkişaf ve izhariyeti yaşanacaktır. Dünkü gibi konuşan, dünkü gibi anlayan, dünkü gibi yaşayanın anı ve akibeti hüsrandır. Ehli gönül olan, ,Resulullah’a ve Ehli Beyt’egönül veren Ehl-i İhvan’ın seyr-i sülüğü nefis merkezli akıl ile değil gönül merkezli akıl iledir. İhvan, hayırda ve şerde damlayı derya mesafesinde görecek kadar Rabbini önemseyen olmalıdır. Hakka vuslat, ancak aşk- sübhân ile olur. Aşığın, sevgisinin sancısıyla uykularının kaçması lazım ki, orada aşktan söz edilebilsin. Hayatla zıtlaşan değil hayatla uzlaşan olmalıyız. Eğer kişi yarışacaksa hayırda yarışsın selâmda, yarışsın, paylaşmada hoş görüde affetmede yarışsın. Kişi tercihinin neticesini yaşar. İnsan, sevebildiği kadar, değer üretebildiği kadar insandır. İhvan, arif olmalı ve gönlünü bütün olumsuzluklardan arındırmalıdır. Herkes yaptıklarının neticesini yaşayacak. Biz kulluğumuzu her gün yeniden yenilemeliyiz. Üstünlük ancak takva ile sevgi iledir. Allah hiçbir zaman abes ile iştigal etmez. Her işte bizim için hikmet ve hayır vardır. Ehl-i ihvan hiçbir zaman olumsuzluk adına hesap yapmamalıdır. Herkesin şeytanı, Cebrail’i, Mikail’i, İsrafil’i ve Azrail’i kendisiyle beraberdir. Ehl-i ihvan demek arif olan, Hakk'a eren demektir. Sevginin tezahürü ibadettir. Eğer inanıyor, iman ediyor, seviyorsanız, yap denileni yapacak ve aksatmayacaksınız. Sevenin ne gecesi ne gündüzü ne yorgunluğu ne bahanesi ne de mazereti olur. Karşılaştığımız zorlukların tamamı tekâmül için ikrarımızı ispat içindir. Bu âlem teşbih, tespit, tenzih, takdis ve şahadet âlemidir. İnsanın Hak katında kadri, kıymeti sevgisi kadardır. İnsan, yaşadığı zorluklar aşabildiği engeller kadar insandır. Hiç zorluk, acı çekmeden, uğraş ve çaba sarf etmeden kimsenin başarıya ulaştığı görülmemiştir. Hepimiz Allah’ın Resulûllah’ın ve Ehlibeyt’in aşkından muhabbetinden istifade edip Hakk’ta bakileşebilecek yetilere sahibiz. İnsan, asliyeti kendisine unutturulmuş varlıktır. Müsemmâ ehli olan için, isimler değişşe de asliyet değişmez. Hiçbir güzelliği kendimize mal etmeden, bütün güzellikleri Rabbimizden bilmeliyiz. Herkesin imtihanı iddiası kadar olur. Yani iddiası büyük olanın, imtihanı da büyük olur. Kâinat, insan için, insana hizmet için halk edilmiştir. Hayatın tamamı, kulluğun ve dostluğun talimidir. Kişi bilgisinde değil yaşantısında kâmil insan olur. Bizim yaşadıklarımız; tercihlerimizin, taleplerimizin ve dualarımızın neticesidir. Mezheplerin farklı olması, dünya iklimlerinin, ırkların ve kültürlerin farklı olmasındandır. İrfan mekteplerinin temelde aynı, detaylarda farklı farklı olması insanların, meşreplerinin farklı farklı olmasındandır. Kimi takva ile kimi zikrullah ile, kimi hizmet ile, kimi de ibadet ile Hak rızasına ulaşmak ve kâmil insan olmak arzusundadır. Din adına zıtlaşmalar, taraflaşmalar ve tefrikalar çıkarmak Rahman’ın ve Kuran’ın reddettiği duruşlardır. Elin eksiğiyle uğraşan, kendi eksiğini hiçbir zaman göremez. Biz bu âleme eksik tespit zabıtalığına gönderilmedik. Âşık; mâşûkunu hususiyetle geceleyin, en çok yalnızlık halindeyken düşünür. Geceleri ve seher vakti çok özeldir. Dostluğun ilk şartı sevmektir. Fakat çıkarsız beklentisiz sevmektir. Dost olmak, dostun her türlü yüküne katlanmaktır. Bizim için yaşamak bir gündür, o da bugündür. Kulluk adına yapmamız gereken ne varsa sabırla ve ihlâsla yapmalıyız. Hak katında gıdalanmanın birinci esası, âdab-ı Muhammediye ve hakıkati Mahmudiye ile kıyam durmaktır. Biz eyvallah tacını, sensin’ tacını başımızdan, hiçlik hırkasını da eğnimizden hiçbir zaman çıkartmayacağız. Bir damlanın hiçliğe ulaşması, onun deryaya düşmesiyle olur. Bize ulaşan her tecellinin, Mevlâ'dan olduğunun bilincinde olalım ve rıza gösterelim. Sakın tecellilerden kahreden, kederlenen olmayalım. Tecellilerden şikayetçi olmak, kulun Rabbine olan saygısızlığıdır. İhvan, hangi tecelli içinde olursa olsun, mutlaka güzel düşünmeli ve güzel değerlendirmelidir. Edep ve âdap dışında nefes almayalım. Biz, Cenâb-ı Resûlullah’ın vitrini olmalıyız. Bütün nimetler ve âliyetler, gayret ve hizmet iledir. Biz hangi hali yaşıyorsak bizim için hayırdır ve hikmetlidir. Hikmete tabi olanlar hikmet ehli olurlar. "Senin için Ya Rabbi" zevkiyle hayatı yaşayalım. Huzur, ancak tevhid ile aşk ile sevgi ile Allah’a ve Resûlun’e yönelmek iledir. Güzel ahlâk ve sevgi insanlığın omurgasıdır. Her gününü son gün, her namazını son namaz, her muhabbetini son muhabbet gibi kabul eden kişinin yaşantısı Ehl-i ihvanca olur. Büyük laf etmemeye sahibi olalım. Ehl-i Beyt olmak, hem nesebi hem de mezhebidir. Ehl-i Beyt, Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş halidir. Yaptığımız her şey kulluğumuzu ispat edercesine olmalıdır. Halkı memnun etmek için Hakk'ı incitmeyelim. Kemalat, hissedilen ilk nefesten son nefese kadar sadece Allah ve Resûl’u için say ve gayret etmektir. Tevhid-i Ef-al hakikatin zübdesi, tevhidin nüvesidir. Kullukta edebi olmayanın Hak’ta izzet bulması mümkün olamaz. Hikmetleri seyretmenin tek şartı, tecellilere karşı sabırlı olmaktır. Kişi yaşamış olduğu imtihanları aşabildiği kadar tekâmül etmiş olur. Aslında bize zor gelen tecelliler, bizim için ikramdır. Kulluğun esasında yap denileni yapıp sonucuna da razı olmak vardır. Bütün kâinat, kişinin kendi hakikatine misaldir. Öncelediğimiz Allah ve Resûl’u olmalı. Ertelediğimiz ise nefsimizin arzu ve istekleri olmalıdır.. Dervişi tekâmül ettirecek olan iştiyakı, kendine olan telkini, ve gayretindeki kararlılığıdır. Her günü yaşamak, her günü diğer günden farklı bir alana taşımak için biz bugünün talebesiyiz. Hatasını kabul edip hatasından dönen kul hayırlı kuldur. Hedefi olmayanın istikameti de olmaz. İhvan ne dünle ne de yarınla zaman kaybedecek sadece anını ve gününü değerlendirecek. İhvanlık, halde örnek olmaktır. Aile yaşantımızla, tecellilere olan tepkilerimizle, kişilerle olan ünsiyetimizle, her halimizle hele hele de ibadete olan düşkünlüğümüzle fark edilmeliyiz. Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, Hak katında şerefli olamaz. İbadet etmenin hoşnutluğunu yaşarken bu hoşnutluğu, ibadet etmeyenlere karşı bir üstünlük saymadan fail Allah'tır zevkiyle yaşamalıyız. Kıyas, şeytani sıfatlardandır. Karşımızda gördüğümüz eksikliği önce kendimizde tetkik etmeliyiz. Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrine mürşitsiz yol bulamaz. Baki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak Hak’ta ölüp Hak’ta dirilmektir. Hayata ders veren değil de hayattan ders alan talip olmalıyız. Anlayan ve öğrenen olmalıyız. Anladığını genişleten, hayatına uyarlayan olmalıyız. Tasavvuf önce şeriat-ı Muhammediye ile hakikat-ı Mahmûdiye ile hikmetler talim edilir. Bir meselenin görevlisi olmak ayrı şeydir, gönüllüsü olmak ayrı şeydir. Ehl-i ihvanla konuşularak halledilmeyecek hiçbir mesele olmamalıdır. Hak dostları bir araya geldikleri zaman bakışmaları bile muhabbettir. İhvanlığın dört ana esası vardır; ihlas, şecaat, cesaret ve cömertliktir. Hayatın tamamında, her adımda, her bir nefeste; bir tuzak, bir imtihan vardır. Gönül, Rahman ile coşarsa; kişi karşılaştığı her türlü tecelliye sabır ve tefekkür ile mukavemet gösterir. İhvan, ne Dünya ne de ahiret beklentisi olmaksızın kulluğunu fi-sebilillah yaşamalıdır. Kur’ân'ı öğrenmeye, okumaya, okutmaya, anlamaya ve yaşamaya çalışalım. İslam, yap denileni yapmak; yapma denilenden uzak durmaktır. Kulluğunu yarına erteleyenin Allah sevgisi yeterli değildir. Tekâmül etmek için sürekli gayret halinde olmalıyız. İnsana olan sevgisizlik Allah’a olan sevgisizliktir. Allah’a vuslat ancak Aşk-ı sübhan ile olur. Hak’ta bâki olabilmek için kayıtsız şartsız teslim olmalıyız. Dilimizde zikrullah ile gönlümüzde her daim muhabbetullah ile inşa olmaya çalışmalıyız. Şeriatın ihlâl olduğu yerde hakikat olmaz. Her türlü tecelliden istifade edecek kadar arif,hiçbir zorluktan yılmayacak kadar da dirayetli olalım. Arif olan baktığı her zerreden, karşılaştığı her tecelliden kendisine istikamet arar. Ehl-i ihvan hatasında ve günahında ısrar etmeyen ve tövbesinde aceleci davranandır. Âşık maşukundan gelen cefalardan haz duymazsa gerçek aşık olamaz. Kendisindeki gayrilikten arınan insan için dışarıda ve içeride gayri olan hiçbir şey kalmaz. Kişinin samimiyeti, sadakati ve sevgisi ona istikamet verir. Bizden istenilen öncelikle safiyet, samimiyet ve sadakattir. Ehl-i ihvan öyle bir kristalize olacak, safiyet kazanacak, kendi benliğinden öyle bir sıyrılıp latifleşecek, şeffaflaşacak, kendine ait bir renk zan düşünce ve duygu kalmayacak ki Allah’ın boyasıyla boyansın yani Resûlullah’ın haliyle hallenmiş olsun. Gayret, kulluğun esasıdır. Biz bildiklerimizle amel edelim. Bilmediklerimiz, bize bildirilecektir. Her Ehl-i ihvan bulunduğu cemiyette fark edilmelidir. Bizim sabrımıza, bize kötülük yapanların şahitlik etmesi lazım. Asli maksadımız, nefsimizi ve Rabbimizi tanımaktır. Gayret etmeyen kişiden kâmil insan olmaz. İhvan, kendi hakikatine seyri sülük ederken hem dünyasını hem de ukbâsını saadete erdirmiş olur. Muhabbetimiz Resûlullah’ın ve Ehl-i Beyt’in muhabbeti, davamız Hak davası olsun. Eğer insan Rahman’ın aynası olacaksa yansıtıcılığının çok net,arı ve duru olması lazımdır. Eğer bir olumsuzlukla, zorlukla karşılaşıyorsak, bu bizim olumsuzluluğumuzdandır. Arz ve semada her ne olursa insan ile ilişkilidir. Sözümüzün ilk müşterisi kendi kulağımız olmalıdır. İslâm şahitlik ile başlar, şuhut ile yaşanır. Ve yine şahitlik ile kemal bulur. Hangi başarı vardır ki uğraşsız gayretsiz ve gönülsüz zuhura gelsin. Aşığın ölümü Hakk’ta vuslat, sonsuzluğa uyanmak ve sonsuzluğu yaşamak olur. Artık etrafımızla ve kendimizle olan kavgamızı bitirip, sevgiyle nefes almanın gayretinde olmalıyız. Kişinin kararlılığı tecellilere gösterdiği mukavemeti kadardır. Aşık hep maşukundan söz etsinler, hep ondan konuşsunlar ister; zaten gayrı şeyler aşığı rahatsız eder. Kişi mutmain olmadıkça kulluğunda, dostluğunda hep hüsrandadır. Cemal aşıkları için gayri olan her şey haramdır. Zikrin esası namazdır, muhabbetullahdır. İhvan, hayatın tamamında Rahman’ın iradesi altında yaşamaya dikkat ve özen göstermelidir. Her şeye rağmen seveceğiz Her şeye rağmen hizmette gayretli olacağız Kulluk, içinde Rabbi'nden başkasını bulundurmayan, gayrilerden boşalmış hiçlik makamıdır. Hayatın ve kulluğun emanetçisi olduğumuzu, bu emaneti taşımamız ve ehline teslim etmemiz gerektiğini hatırdan çıkartmamalıyız. Hayatı hep Hakkça yaşamanın gayretinde olmalıyız. Hayat, bizi kullukta belirli bir kıvama taşımak içindir. Kendine gafil olan, Allah’a arif olamaz. Her varlık Hakk'tandır ve Hak ile kaimdir. Bütün masivalardan arınmak, “ölmezden önce ölmek” Hak’ta ebed olmak; olağanüstü bir azim ve gayret ister. Kişinin kararlılığı, cesareti, azmi ve sevgisi bir arada tekmil olursa; kişinin önünde aşamayacağı engel ve mâni olmaz. Talibin âli ve en yüce değerlere ulaşabilmesi, Allah ve Resûlu’ne olan muhabbeti, sevgisi ile orantılıdır. Hedefimiz ve gayemiz, bugün tevhid noktasında Allah’ı Resulullah’ı ve Ehl-i Beyt’i dünden daha farklı idrak etmek ve yaşamaktır. Tevhid adına bize yapılan teklifatın tamamını yaşamak, bizi kendimize döndürmek ve kendi hakikatimizle tanıştırmak içindir. Tevhid meratiplerindeki yaşam talimlerinin tamamı, bizi kendi ruh derinliğimizdeki iç potansiyelimizden istifade ettirmek adınadır. İhvanın bilip, yapmak isteyip de yapamamasının sebebi kendisinde yetersiz olan kararlılığı, gayreti ve talebidir. Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, mükerrem ve münevver olamaz. Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrinde mürşitsiz yol kat edemez. Kulluk adına yaşanılacak ne kadar âli değerler varsa, bunların tamamı ancak mürşid-i kâmilin nezaretinde ve refakatinde yaşanılabilir. Bâki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak, Hakk’ta ölüp Hakk’ta dirilmektir. Yaşadığımız ne tür olumsuzluk olursa olsun, bizim hedefimize olan iştiyâkımızı arttırmalıdır. Her türlü olumluluk ve olumsuzluktan istifade eden olalım. Ehl-i ihvan hiçbir zaman olumsuzluk adına hesap yapmamalıdır. İhvan, kendisini yargılayan, kendisini öz eleştiriye açık tutan ve kendini kemâle taşıyan olmalıdır. İhvan, ancak telkin edilen hikmetli sözleri, hadisleri ve ayetleri yaşantısına uyarlayarak gayretinde istikamet bulabilir. Kim hidayeti dilerse hidayete ulaşacak; kim hidayete ulaşmak istemezse Rahmân da ona hidayet etmeyecek. İnancı olmayanın istikameti olmaz. İnsan-ı asli Allah’ın aynasıdır. Nurun olduğu yerde zulüm, dinin olduğu yerde kin, sevginin olduğu yerde nefret olmaz. Ehl-i ihvan demek arif olan gerçeklere eren demektir. Herkes tercihinden yönelişinden meyil ve rızasından sorumludur. Nimete ulaşmak için mutlaka hizmete talip olmalıyız. İhvan düşünmekle, keşfetmekle ve gayret ile kemâlat bulur. “Rabbim” diyen için zaten zorluk yoktur. Hedefi olmayanın istikameti de olmaz. İslam, aslen teslim olmak ve selamet bulmaktır. NAMAZ VAKİTLERİ
rüyada namaz kılarken ezan okunması